| 
                        
                        .jpg) 
  
                                      Bu kitabın ilk bölümünde Kutsal Kitap ile 
                                      Kuran arasındaki birçok esaslı farklılıkları 
                                      ortaya koyarak, her ikisinin de doğru olmasının 
                                      mümkün olmadığını gösterdik. Ondan sonra, 
                                      bu olanaksızlığı bilen bazı Müslüman yazarların, 
                                      Kutsal Kitap'a ilişkin bize yönelttikleri 
                                      soru şeklindeki iftiraları ele aldık. Dört 
                                      bölüm boyunca bu sorulara ayrıntılı bir 
                                      şekilde cevap verirken ayrıca Kutsal Kitap'ın 
                                      ol-ağanüstü tutarlılığını gösterdik. Bu 
                                      çalış-malar sayesinde varı-lan sonuç ortadadır: 
                                      şüphesiz Kutsal Kitap Allah Sözü'dür. Elimiz-deki 
                                      Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur ve 
                                      İncil) güvenilirdir. Tanrı'nın gerçeğine 
                                      iki direktir. Gerçeği bilme arzu-suyla okumalıyız. 
                                       Bu 
                                      ve bundan sonraki iki bölüm (VII. ve VIII.) 
                                      boyunca Kutsal Kitap'ın bazı kısımlarını 
                                      inceleyerek, onun esas mesajının ne kadar 
                                      mükemmel ve sevindirici olduğunu göstermek 
                                      istiyoruz. Bunu yaparken bazı yanlış düşünceleri 
                                      de düzeltmek amacındayız.  Başlangıçtan 
                                      beri Tanrı, insanları kurtarmak için değişmez 
                                      bir plan uygulamaktadır. Bu plan ilk önce 
                                      Eski Antlaşma'da açıklanmaya başlar. Tanrı 
                                      daha sonra yapacağını önceden bildiriyor 
                                      ki, gerçekleştirdiği zaman kimsenin kuşkusu 
                                      olmasın. Bu planın nasıl gerçekleştiği Yeni 
                                      Antlaşma'da açıklanıyor. Eski 
                                      Antlaşma'daki önbildiriler İsa Mesih'te 
                                      gerçekleşmiş, ve 
                                      Yeni Antlaşma bunun tanıklığını yapmaktadır.   Tanrı'nın 
                                      düşünceleri o kadar derin, O'nun bilgeliği 
                                      ne denli akıl ermez, yolları da ne denli 
                                      yücedir! Bu yüzden planlarını insanın anlayabileceği 
                                      bir şekilde açıklamıştır. Tanrı, asırlar 
                                      boyunca basit örnekler ve temel dersler 
                                      vererek insanları Mesih aracılığıyla sağlayacağı 
                                      büyük kurtarış için hazırladı. Bu örnekler 
                                      ve dersler Eski Antlaşma'da bulunur. Ondan 
                                      sonra, yani Mesih gelip bu kurtarışı sağladıktan 
                                      sonra, bu olayların ne anlam taşıdığına 
                                      ilişkin açıklamalar Yeni Antlaşma'da bulunur. 
                                      Kısacası, Yeni 
                                      Antlaşma Eski Antlaşma'da Gizlidir, Eski 
                                      Antlaşma da Yeni Antlaşma'da Açıklanır. Bunu 
                                      üç örnekle açıklamak istiyoruz:  1. 
                                      FISIH KURBANI Paskalya, 
                                      biz Mesih İnanlılarına, çok anlamlı ve önemli 
                                      tarihsel bir olayı hatırlatmaktadır. Bu 
                                      bayram ta Musa'nın zamanında başladı. Türkçe 
                                      "Paskalya" sözcüğü Tevrat'ın asıl 
                                      dili olan İbranice "Pasah" sözcüğünden 
                                      türemiştir. Pasah veya Fısıh bayramı Kutsal 
                                      Kitap'ın Çıkış bölümünde açıklanır:  Musa 
                                      peygamberin zamanında Tanrı, İsrail oğullarını 
                                      Mısır'daki köleliklerinden kurtaracaktı. 
                                      O, Musa aracılığıyla Firavun denen Mısır 
                                      kralına"Halkımı salıver ki bana ibadet 
                                      etsinler"diyordu (Çıkış 5:1; 7:16). 
                                      Firavun ise inat edip direniyordu. Rab'be 
                                      direndikçe başına belalar geliyordu. Böylece 
                                      Tanrı, Firavun ve Mısır'lıların üzerine 
                                      dokuz felaket getirmişti. Fakat Firavun 
                                      hâlâ dinlemek istemiyordu. Bu kez Tanrı 
                                      Musa'ya şöyle dedi:"Firavun ve Mısır'ın 
                                      üzerine bir bela daha getireceğim; ondan 
                                      sonra Firavun sizi buradan salıverecektir!"(Çıkış 
                                      11:1). Tanrı, Mısır'da gece yarısı her ailenin 
                                      ilk doğan çocuğunun öleceğini söyledi. Taht 
                                      üzerinde oturan Firavun'un ilk çocuğundan 
                                      Mısır'ın en ücra köşesindeki ailenin ilk 
                                      çocuğuna kadar hepsi bir anda ölecek ve 
                                      bütün Mısır diyarında hiç olmamış ve bir 
                                      daha olmayacak kadar büyük bir feryat kopacaktı. 
                                       Fakat 
                                      Tanrı Musa'ya bu korkunç beladan kurtuluş 
                                      yolunu da gösterdi (Çıkış 12:1-28). Her 
                                      aile kusursuz bir kuzu alacak, üç gün bekledikten 
                                      sonra bu kuzuyu boğazlayacaklar ve onun 
                                      kanını evin kapısının iki yanına ve üstüne 
                                      süreceklerdi. Rab onlara şöyle dedi:"O 
                                      gece Mısır diyarından geçeceğim ve insandan 
                                      hayvana kadar bütün ilk doğanları vuracağım. 
                                      Ben Rab'bim ve sizin bulunduğunuz evler 
                                      üzerindeki kanı görünce üzerinizden geçeceğim. 
                                      Mısır diyarını vurduğum zaman size bela 
                                      olmayacak ve sizi helak etmeyeceğim"(Çıkış 
                                      12:12-13). Böylece Tanrı'nın sözüne inanan 
                                      halk, kurban edilen kuzunun kanı sayesinde 
                                      Tanrı'nın gazabından ve köleliklerinden 
                                      kurtulup vaadedilen diyara doğru yola koyuldular. 
                                        Biz 
                                      de Mısır'dan kurtulan halk gibi kurban edilen 
                                      kusursuz birinin kanı sayesinde sonsuz ölüm 
                                      cezasından kurtulduk. Bu gerçek kurban kuzumuz, 
                                      İsa Mesih'in Kendisidir. Fısıh olayı Tanrı'nın 
                                      daha ilerde Mesih'te gerçekleştireceği kurtuluş 
                                      planının simgesiydi. Kuzu sadece İsa Mesih'i 
                                      simgeliyordu ve bu değişmez planın amacını 
                                      aslında Mesih yerine getirecekti. ÖRNEKLEME 
                                      GERÇEKLEŞME İsa'nın 
                                      görevine başladığı günlerde, halkın kalbini 
                                      İsa için hazırlamak üzere O'ndan önce gönderilen 
                                      Yahya peygamber İsa'yı şöyle ilan etti:"İŞTE, 
                                      DÜNYANIN GüNAHINI ORTADAN KALDIRAN TANRI 
                                      KUZUSU!"(Yuhanna 1:29). Mesih, Yahudilerin 
                                      Fısıh bayramı sırasında çarmıha gerilerek 
                                      gerçek ve paha biçilmez son kurban oldu. 
                                      Bize sonsuz kurtuluş sağlayan, Mesih'in 
                                      çarmıhtaki ölümü ve ölümden dirilişidir. 
                                      İncil şöyle buyurur:"Fısıh Kuzumuz 
                                      olan Mesih kurban edilmiştir."(I. Korintliler 
                                      5:7). O, bizi günahlarımızdan kurtardı! 
                                      Bunun için büyük bir sevinçle bayram ediyoruz! 
                                        2. 
                                      TUNÇTAN YILAN Sayılar 
                                      21:4-9'da ilginç bir olay daha kaydedilir. 
                                      Mısır'dan kurtulan Musa'yla İsrail oğulları 
                                      çölden göç ederken yolda halkın canı çok 
                                      sıkılır, Tanrı'ya ve Musa'ya karşı söylenmeye 
                                      başlarlar."Çölde ölelim diye niçin 
                                      bizi Mısır'dan çıkardınız? Çünkü ekmek yok, 
                                      ve su yok; ve canımız bu bayağı ekmekten 
                                      iğreniyor"(Sayılar 21:5). Tanrı mucizevi 
                                      bir şekilde onlara gökten ekmek (man) yediriyordu 
                                      fakat buna teşekkür edeceğine bu göksel 
                                      ekmeği bayağı sayıp şikayet ettiler. Bu 
                                      nankörlük üzerine Rab halkın arasına zehirli 
                                      yılanlar gönderdi, ve insanları ısırmaya 
                                      başladılar. Birçok kişi öldükten sonra halk 
                                      Musa'ya gelip günahlarını şöyle itiraf ettiler:"Suç 
                                      ettik, çünkü Rab'be ve sana karşı söyledik; 
                                      üzerimizden yılanları kaldırsın diye Rab'be 
                                      yalvar!"(Sayılar 21:7). Musa da onlar 
                                      için Rabbe yalvardı ve Rab ona çok ilginç 
                                      bir şey yapmasını emretti:  "Kendine 
                                      (tunçtan) bir yılan yap, ve onu bir sırık 
                                      üzerine koy; ve vaki olacak ki, her ısırılan 
                                      ona bakınca yaşayacaktır" (Sayılar 
                                      21:8).   Musa, 
                                      Rabbin emrettiği gibi tunçtan bir yılan 
                                      yaptı, ve onu bir sırık üzerinde astı. Bu 
                                      gerçekten şaşırtıcı bir çözümdü. Yılanlar 
                                      her toplumda hep nefret edilen, kötülüğü 
                                      ve ölümü temsil eden yaratıklardır. Hatta 
                                      inanlılara Şeytanı çağrıştırır. Fakat Tanrı 
                                      bu ölüm sembolünü yaşam ve şifa kaynağına 
                                      dönüştürdü ve yılanların ısırdığı bir insan 
                                      tunç yılana baktığı takdirde yaşıyordu. 
                                        Bundan 
                                      bin beş yüz yıl sonra İsa Mesih, kendisiyle 
                                      ilgili olarak bu olayın neyi simgelediğini 
                                      şöyle açıkladı:"Musa çölde yılanı nasıl 
                                      yukarı kaldırdıysa, İnsanoğlu'nun da öylece 
                                      yukarı kaldırılması gerekir. Öyle ki, O'na 
                                      iman eden herkes sonsuz yaşama kavuşsun"(Yuhanna 
                                      3:14-15). İsa "yukarı kaldırılması 
                                      gerekir" derken Kendisinin çarmıha 
                                      gerilerek yukarı kaldırılacağını söylüyordu. 
                                      Yani Tevrat'ta yer alan bu olay, Mesih'in 
                                      çarmıh üzerindeki ölümünü simgeliyordu. 
                                      İsa öldüğü zaman bu simgesel önbildiri gerçekleşmiş 
                                      oldu.   
                                      .jpg) ÖRNEKLEME ........................................GERÇEKLEŞME
 Zehirli 
                                      yılanın ısırdığı kişi için tek çare yukarı 
                                      kaldırılmış yılana bakmaktı. Ve yılana bakan 
                                      her insan iyileşti. Tabii ki bu yolu saçma 
                                      bulup yılana bakmak istemeyen kişi ölecekti. 
                                      Aynı şekilde insan, günahın soktuğu ruhsal 
                                      zehirden dolayı ölmeye mahkümdür. Yani Tanrı'nın 
                                      varlığından ve yaşamından uzak kalarak sonsuza 
                                      dek mahvolma cezasına çarptırılacak. Günahlarının 
                                      suçundan kurtulmak için tek çare vardır. 
                                      Ancak günahlarımıza karşılık ölmüş olan 
                                      İsa'ya imanla bakarak ruhsal şifa bulabiliriz. 
                                      Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, 
                                      bizi kurtarabilecek başka hiç bir çare yoktur. 
                                      Ancak onda günahlarımızın affına sahip olup 
                                      sonsuz yaşama kavuşuruz. Bu çareyi sunan 
                                      Tanrı bize,"O'na iman eden herkes sonsuz 
                                      yaşama kavuşsun"sözünü vermiştir (Yuhanna 
                                      3:15). Yeter ki Tanrı'nın Sözü'ne güvenip 
                                      çarmıha gerilmiş, ölümden dirilmiş Mesih'e 
                                      bakalım. O'na iman eden hiç kimse utandırılmayacak. 3. 
                                      ÇÖLDEKİ TAPINAK Tevrat 
                                      Kitabında Tanrı'nın Mesih'te gerçekleştirdiklerini 
                                      ortaya koyan ilginç ve çok önemli bir olay 
                                      daha vardır. O da Allah'ın Sina Dağında 
                                      Musa'ya yapılmasını emrettiği Tapınak'tır. 
                                      Tevrat'ın büyük bir kısmı sırf bu tapınağın 
                                      yapımı ve orada yapılan ruhsal hizmeti açıklamaya 
                                      ayrılır (bkz. Tevrat: Çıkış, Levililer, 
                                      Sayılar). Bu tapınak aracılığıyla Tanrı, 
                                      İsrail oğullarına Kendisine yaklaşma ilkelerini 
                                      öğretmekteydi. Yukarıda 
                                      açıklandığı gibi Tanrı, Musa peygamber aracılığıyla 
                                      İsrail oğullarını Mısır'dan çıkardı. Büyük 
                                      bir mucizeyle Kızıl Deniz'i yarıp onları 
                                      karşıya geçirerek Firavun'un ordusundan 
                                      da kurtardı. Mısır diyarından çıkışlarının 
                                      üçüncü ayında Sina Çölüne geldiler. Sina 
                                      Dağının karşısında bir yıldan fazla çadır 
                                      kurdular. Bundan sonra çok önemli ve şaşırtıcı 
                                      bir olay gerçekleşti. Kutsal Tevrat'ta şöyle 
                                      kaydedildi: "Ve 
                                      vaki oldu ki, üçüncü günde sabah olunca 
                                      gök gürlemeleri, ve şimşekler; ve dağ üzerinde 
                                      koyu bir bulut, ve çok kuvvetli boru sesi 
                                      oldu; ve ordugâhta olan bütün kavm titredi. 
                                      Ve Allahı karşılamak için Musa kavmi ordugâhtan 
                                      çıkardı, ve dağın eteğinde durdular. Ve 
                                      Sina Dağı, hep tütüyordu, çünküRAB onun 
                                      üzerine ates içinde inmişti; ve onun dumanı 
                                      ocak dumanı gibi çıkıyordu, ve bütün dağ 
                                      çok titredi."(Çıkış 19:16-18). Hayret 
                                      verici bir olaydır bu. Rab'bin Kendisi bütün 
                                      görkemiyle Sina Dağı üzerine, dağın tepesine 
                                      indi. Oradan Musa'yı dağın tepesine çağırıp 
                                      ona özeti ünlü On Emir olan, Rab'bin Kutsal 
                                      Yasasını verdi (Bkz. Çıkış 20-25). Musa 
                                      dağdan indi, Rab'bin bütün sözleri ve hükümlerini 
                                      İsrail oğullarına bildirdi. Onlar da bir 
                                      ağızdan"Rab'bin söylediği bütün sözleri 
                                      yapacağız"dediler (Çıkış 24:3). Musa 
                                      Rab'bin bütün sözlerini yazdı ve sabahleyin 
                                      bir sunak yaparak Rab'be yakılan kurbanlar 
                                      arzetti. Kurbanların kanını hem yasanın 
                                      yazıldığı "antlaşma kitabı"nın 
                                      hem de halkın üzerine serpti. Onlara"Tanrı'nın 
                                      uymanızı buyurduğu antlaşmanın kanı budur"dedi 
                                      (Çıkış 24:8). Böylece, Rab'bin onlarla yaptığı 
                                      bu antlaşma yürürlüğe girdi. (Asıl "İlk" 
                                      veya "Eski" Antlaşma budur.)  Bu 
                                      olayda Allah'la ilgili iki önemli gerçek 
                                      bulunmaktadır: 1) 
                                      Allah dünyaya inmeye razı oldu. 2) 
                                      Allah seçtiği halkla bir antlaşma yapmayı 
                                      uygun gördü. Gelmek 
                                      istediğimiz esas olay bundan sonra gerçekleşti. 
                                      Tanrı Musa'yı ikinci kez dağa çağırdı. Ona 
                                      şöyle dedi:"Aralarında oturayım diye 
                                      benim için makdis(kutsal yer, tapınma çadırı)yapsınlar"(Çıkış 
                                      25:8). Bu tapınak Tevrat'ta verilen kutsal 
                                      yasanın (şeriat), ibadetin, hatta İsrail'lilerin 
                                      yaşamlarının temeli ve merkezi olacaktı. 
                                      Bu yüzden Tanrı Musa'yı şöyle ikaz etti:"Her 
                                      şeyi, dağda sana gösterilen örneğe uygun 
                                      olarak yapmaya dikkat et!"(Çıkış 25:9,40). 
                                      Çünkü Tanrı, ayrıntılı bir şekilde buyurduğu 
                                      tapınma çadırı aracılığıyla, kendisiyle 
                                      insan arasındaki ilişkiyi açıklamaktaydı. 
                                      İşte bu gerçekleri bilmeden, Tanrı ve O'na 
                                      yaklaşma yolu hakkındaki bilgimiz gerçekten 
                                      çok eksik kalır.  Tanrı, 
                                      Kutsal Emirlerini verdiği halkın o emirleri 
                                      eksiksiz yerine getiremeyeceğini bilerek, 
                                      onlara günahlarının bağışlanması için gerekli 
                                      hazırlığı yaptı. İşte tapınak, tapınak hizmetleri 
                                      ve kurbanların sunulması olan bu hazırlık 
                                      kutsal yasanın merkeziydi. İçinde tapınak 
                                      ve sunak olmayan bir şeriat, Kutsal Kitap'a 
                                      göre çok eksiktir. Çünkü Yasanın özü onlardadır. 
                                        Bu 
                                      tapınma çadırını anlamamız için onun genel 
                                      hatları aşağıda gösterilmiştir (Bkz. sayfa 
                                      229'deki resim). Tevrat'ı hiç okumamış bir 
                                      kişiye bu olaylar çok değişik, hatta tuhaf 
                                      bile gelebilir. Ama aslında burada çok açık 
                                      ve güzel gerçekler vardır. Onu incelememiz 
                                      ve üzerinde biraz düşünmemiz faydalı olur. 
                                      Özellikle şu çarpıcı noktalar dikkatimizi 
                                      çeker:  1.Tanrı 
                                      insanların arasında yaşamak ister. "Aralarında oturayım diye benim için 
                                      tapınak yapsınlar"dedi. Bu gerçekten 
                                      şaşırtıcı bir kavramdır. Gerçi Kuran da, 
                                      Allah'ın inanlılara yakın olduğunu söyler 
                                      (Bkz. Bakara/2:186). Çünkü O her yerde hazır 
                                      ve nazırdır. Ama yüce Allah, insanların 
                                      arasında yaşar mı? Bu kadar çok alçakgönüllü 
                                      olabilir mi? Peki, neden yapsın ki? Aynı 
                                      Tanrı İsrail halkına şunları sormuyor mu?:
 "Gök 
                                      benim tahtım, yeryüzü ayaklarımın basamağıdır. Bana 
                                      ne tür bir ev yapacaksınız?  Ya 
                                      da, dinleneceğim yer neresidir?  Bütün 
                                      bunlar benim elimin eseri değil mi?"(Yeşaya 
                                      66:1-2)  Gerçekten 
                                      de öyledir. İnsanın, Yaradanı olan Tanrı'ya 
                                      verebileceği hiçbir şey yoktur. O'nun önünde 
                                      insan bir hiçtir. Ama Tanrı yarattığı insanları 
                                      seviyor ve onları kendisiyle olağanüstü 
                                      bir beraberliğe çağırıyor. Araştıracak olursak 
                                      Kutsal Kitap'ın başından sonuna kadar bu 
                                      gerçeğe rastlayacağız. Bakınız şu ayetlere: "Ve 
                                      meskenimi aranıza koyacağım; ve canım sizden 
                                      nefret etmeyecek. Ve aranızda yürüyeceğim, 
                                      ve sizin Allahınız olacağım, ve siz benim 
                                      kavmim olacaksınız" (Levililer 
                                      26:11-12) "NitekimTanrı 
                                      şöyle diyor: 'Aralarında oturacağım, aralarında 
                                      yürüyeceğim. Onların Tanrısı olacağım, onlar 
                                      da benim halkım olacaklar'"(II. Korintliler 
                                      6:16) "İşte, 
                                      Tanrı'nın konutu insanların arasındadır. 
                                      Tanrı da onların arasında yaşayacak. Onlar 
                                      kendisinin halkı olacaklar, Tanrı'nın kendisi 
                                      de onların arasında bulunacak." (Esinleme 
                                      21:3) Demek 
                                      ki Tanrı insanları öylesine seviyor ki aralarında 
                                      yaşamak istiyor. Bu tapınak bize Rabbimiz 
                                      hakkında çok önemli bir gerçeği vurgulamaktadır, 
                                      o da Yüce Yaradan olan Tanrı bizi sever 
                                      ve hatta bizimle birlikte olmak ister! 2. 
                                      Tanrı yaklaşılmaz kutsallıkta yaşar.Doğru, Tanrı İsrail oğullarının arasında 
                                      yaşamak istedi. Ama kendisi öyle kutsal 
                                      ve yücedir ki insan O'na yaklaşıp da yaşayamaz. 
                                      İncil'in ifadesiyle O,"mübarek ve tek 
                                      Hükümdar, kralların Kralı, ölümsüzlüğün 
                                      tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta yaşayan, 
                                      hiçbir insanın görmediği ve görmeyeceği 
                                      Tanrı"dır (I. Timoteyus 6:16).
 Bu 
                                      nedenle tapınağın avlusunu çevreleyen ince 
                                      ketenden askılar (perdeler) vardı. Tapınağın 
                                      kapısında gene bir perde vardı. Ve tapınağın 
                                      iki bölmesi arasında bir perde daha vardı. 
                                      Onun arkasında En Kutsal Yer denen bir iç 
                                      bölmede Tanrı'nın görkemi görünürdü. Oraya 
                                      yılda yalnız bir kez girilirdi. Bu perdelerden 
                                      yanlış şekilde geçen hemen ölecekti. Tapınağın 
                                      eşyasına yanlış şekilde dokunan hemen ölecekti. 
                                      Tapınaktaki hizmeti buyurulandan başka şekilde 
                                      yapan hemen ölecekti. Neden? Çünkü Tanrı 
                                      çok kutsaldır. Kutsal olmayan herşeyi, yiyip 
                                      tüketen bir ateştir. Kutsal olmayan (günahlı) 
                                      insan istediği şekilde O'na gelemez. O'na 
                                      karşı en ufak sözdinlemezlik günahtır. Günah'ın 
                                      bedeli de ölümdür. Kutsal Tanrı bu tapınaktan, 
                                      Kendisi hakkındaki bu ağır gerçeği öğrenmemizi 
                                      ister. 3.Tanrı, 
                                      insanları kendisiyle barıştırıp Kendisine 
                                      yaklaştırmak için bir yol hazırlamıştır.Bu yol tektir ve hiçbir zaman değişmez. 
                                      Resimde gördüğünüz tapınağın girişinden 
                                      başlayıp, Tanrı'nın Antlaşma Sandığının 
                                      bulunduğu ve günahların bağışlandığı En 
                                      Kutsal Yere giden yol üzerinde dizilen bazı 
                                      eşyalar vardı:
 · 
                                      Yakılan Kurban Sunağı · 
                                      Ayaklı Su (abdest) Küveti · 
                                      Adak Ekmekleri Sofrası · 
                                      Yedili Kandillik · 
                                      Buhur Sunağı Bunların 
                                      sırası da önemli ilkeler belirtmektedir. 
                                      Şöyle ki, bir kişinin Tanrı'ya yaklaşabilmesi 
                                      için... (1)Günahlarının 
                                      bağışlanması gerekirdi.Günahların bağışlanması ise sadece ve sadece 
                                      kesilip yakılan bir kurban sayesinde olur. 
                                      Kutsal Kitap bu gerçeği şöyle açıklar:"Kan 
                                      dökülmeksizin bağışlama olmaz"(İbraniler 
                                      9:22). Neden? Çünkü günahın ücreti (bedeli) 
                                      ölümdür. Günahlı bir insan, bir kurban getirerek 
                                      Kutsal Yasa'da emredilen şekilde tapınak 
                                      görevlilerine kestirirdi. Böylece onun günahlarının 
                                      cezası adil bir şekilde (bir kefaret sayesinde) 
                                      bağışlanırdı. Ayrıca kurban, sunak üzerinde 
                                      tümüyle yakılıp Tanrı'ya sunulur, kimseye 
                                      dağıtılmazdı (Bkz. Levililer 1). Bu sunak 
                                      Mesih'in üzerinde öldüğü çarmıhı simgeliyordu. 
                                      Kurbanlar ise Mesih'i sembolize ediyordu.
 Yeni 
                                      Antlaşma, İsa Mesih'in tüm insanların günahlarını 
                                      bağışlatan Tanrı'nın esas Kuzusu olduğunu 
                                      bildiriyor. O kusursuzdu, günahsızdı. Ama 
                                      O bizim günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde 
                                      yüklendi. Onun ölümü tüm günahların bedelini 
                                      ödedi. Tanrı'nın Sözü,"Mesih, birçoklarının 
                                      günahlarını yüklenmek için bir kez kurban 
                                      edildi"der (İbraniler 9:28). O bizi 
                                      sevdi ve Kendisini bizim için güzel kokulu 
                                      bir sunu ve kurban olarak Tanrı'ya sundu. (2)Suyla 
                                      temizlenmesi gerekirdi.İnsanları temsil eden, kâhin adı verilen 
                                      tapınak görevlileri özel bir küvette suyla 
                                      yıkanırlardı. Bu da onların Tanrı'nın gözündeki 
                                      kirliliklerinden temizlenmesi anlamına geliyordu. 
                                      Yani günahlı insanlar Tanrı'nın önünde hem 
                                      suçlu hem de kirliler. Hem o suçun bağışlanması, 
                                      hem de günahın getirdiği kirliliğin temizlenmesi 
                                      gerekir. İşte Tanrı'nın daha sonra gerçekleştirdiği 
                                      kurtarışta günahın suçu Mesih'in ölümüyle 
                                      bağışlanır ve günahın kirliliği O'nun ölümden 
                                      dirilişiyle temizlenir.
 İsa 
                                      Mesih, ölümden dirildi. Kırk gün sonra göğe 
                                      gitti ve vaadedilen Kutsal Ruh'u öğrencilerine 
                                      gönderdi. Kutsal Ruh onların yüreklerine 
                                      yerleşerek onları tümüyle yıkadı. Mesih 
                                      bu şekilde Kendisine inananların yüreklerini 
                                      yenileyip temizledi. Yeni Antlaşma bu mucizeyi 
                                      şöyle ifade eder:"Kurtarıcımız Tanrı, 
                                      iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça 
                                      gösterdi. Bizi, doğrulukla yaptığımız işlerden 
                                      dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden 
                                      doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih 
                                      aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal 
                                      Ruh'un yenilemesiyle kurtardı."(Titus 
                                      3:4-6). (3)Kendisi 
                                      için sürekli aracılık edilmesi gerekirdi.İnsanların Tanrı'yla beraberliği için üçüncü 
                                      şart sürekli aracılıktır. Tanrı'nın emrine 
                                      göre Musa'nın kardeşi Harun'un oğulları 
                                      arasından tapınakta hizmet edecek görevliler 
                                      (kâhinler) atanırdı. Onlar, tapınma çadırının 
                                      ilk bölmesine girip orada üç kutsal eşya 
                                      aracılığıyla halk için devamlı aracılık 
                                      yaparlardı. Söz konusu üç eşya, has altından 
                                      yapılan Yedili Kandillik, Adak Ekmekleri 
                                      Sofrası ve Buhur Sunağı'dır. Orada 
                                      kâhinler...
 · 
                                      Tanrı'nın nurunu simgeleyen kandilliği halis 
                                      zeytinyağı1 ile doldurarak onu gece gündüz 
                                      yanar durumda tutuyorlardı. Yeni 
                                      Antlaşma'ya göre ölümden dirilip göklerde 
                                      yaşayan Mesih İsa,"Dünyanın Işığı"olarak 
                                      İnanlıların ışıkta yürüyebilmeleri için 
                                      onlara daima rehberlik etmektedir (Yuhanna 
                                      8:12). · 
                                      Her hafta cumartesi günü Tanrı'yla beraberliği 
                                      simgeleyen on iki ekmeği hazırlayıp sofra 
                                      üzerine koyuyorlardı. İsa 
                                      Mesih,"Yaşam Ekmeği Ben'im"dedi. 
                                      O'nun aracılığıyla yaşayan Tanrı'yla sürekli 
                                      beraberlik içinde yaşayabiliyoruz. Nitekim 
                                      bunun için yaratıldık (Yuhanna 6:35). · 
                                      İkinci perdenin önünde duran buhur sunağı 
                                      üzerinde, tapınışı, şefaati ve duayı simgeleyen 
                                      buhuru yakıyorlardı. Ondan yükselen güzel 
                                      koku tapınağı dolduruyordu. Dirilmiş 
                                      olan İsa Mesih kendisine iman edenlere aracılık 
                                      etmek için hep yaşamaktadır. İncil'in ifadesiyle,"birimiz 
                                      günah işlerse, adil olan İsa Mesih bizi 
                                      Baba'nın önünde savunur. Kendisi günahlarımızı, 
                                      ve yalnız bizim günahlarımızı değil, bütün 
                                      dünyanın günahlarını da bağışlatan kurbandır"(I. 
                                      Yuhanna 2:1-2). İşte 
                                      bu eşyalarla simgelenen kurtuluş yolunu 
                                      şöyle özetleyebiliriz: (1) İsa Mesih kendisini 
                                      son, lekesiz ve günahları bağışlatan bir 
                                      Kurban olarak sundu. Mesih doğru kişi olarak, 
                                      doğru olmayanlar uğruna günahlara kurban 
                                      olarak ilk ve son kez öldü. (2) 
                                      Ölümden dirilerek ve Kutsal Ruh'u göndererek 
                                      Kendisine inananları günahın pisliğinden 
                                      temizledi. (3) 
                                      Onların diri Kurtarıcısı olarak da iki bin 
                                      yıldır onlar için aracılık etmektedir. Zayıflıklarımızı 
                                      anlayamayan değil, tersine her alanda bizim 
                                      gibi denenmiş, ama günah işlememiş bir Aracımız, 
                                      yaşayan bir Rehberimiz vardır. İncil bu 
                                      gerçeği şöyle özetler: "İsa 
                                      sonsuza dek yaşadığı için... O'nun aracılığıyla 
                                      Tanrı'ya yaklaşanları tamamen kurtarmaya 
                                      gücü yeter. Çünkü onlara aracılık etmek 
                                      için hep yaşamaktadır."(İbraniler 7:24-25) Bu 
                                      olayların ayrıntılarını burada daha fazla 
                                      açıklayacak değiliz. Ancak son olarak sayın 
                                      okurun dikkatini tapınakla ilgili çok özel 
                                      bir olaya çekmek istiyoruz: "Kefaret 
                                      Günü" Tapınma 
                                      çadırı ve eşyası böyle düzenlendikten sonra 
                                      kâhinler çadırın ilk bölmesine sürekli girerek 
                                      yukarıda açıkladığımız gibi tapınma görevlerini 
                                      yerine getirirlerdi. Ama iç bölmeye yılda 
                                      bir kez, yılın en önemli günü olan "Kefaret 
                                      Gününde", yalnız başkâhin girerdi (bkz. 
                                      Levililer 16). üstelik kendisi ve halkın 
                                      bilgisizlikten dolayı işlediği suçlar için 
                                      sunduğu kurban kanı olmaksızın giremezdi. 
                                      Çünkü ikinci perdenin arkasındaki "En 
                                      Kutsal Yere" giden yol henüz açılmamıştı. Yeni 
                                      Antlaşma bize, Mesih'in, hem son kurban, 
                                      hem de Tanrı ile insanlar arasındaki tek 
                                      Aracı veya "Başkâhin" olduğunu 
                                      bildiriyor. O, başkâhin olarak, Kendisini 
                                      kurban olarak Tanrı'ya sundu. Çarmıhta öldüğü 
                                      zaman yüksek sesle "Tamamlandı!" 
                                      diye bağırdı ve ruhunu teslim etti. O anda 
                                      yer sarsıldı, kayalar yarıldı, mezarlar 
                                      açıldı ve ölmüş olan birçok kutsal kişinin 
                                      cesetleri dirildi. Ama bunların hepsinden 
                                      çok daha önemli bir şey oldu o anda.Tapınaktaki 
                                      perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye 
                                      bölündü!(bkz. Matta 27:51-54) Bu 
                                      olay nasıl bir anlam taşıyordu?Bunun 
                                      anlamıTanrı'ya giden yolun Mesih'in ölümü 
                                      sayesinde açıldığıdır.Artık iman 
                                      eden her insan O'nun aracılığıyla Tanrı'ya 
                                      cesaretle yaklaşabilir! Mesih 
                                      ölümden dirildi ve bir müddet sonra göğe 
                                      gidip cennete girdi. Bunu yaparken Başkâhin 
                                      olarak esas kefaret işini gerçekleştiriyordu. 
                                      Yeni Antlaşma bu gizemli olayı şöyle açıklıyor: "Mesih, 
                                      asıl kutsal yerin örneği olup elle yapılmış 
                                      kutsal yere değil, ama şimdi bizim için 
                                      Tanrı'nın önünde görünmek üzere asıl göğe 
                                      girdi. Erkeçlerin ve buzağıların kanıyla 
                                      değil, sonsuz kurtuluşu sağlayarak kendi 
                                      kanıyla kutsal yere ilk ve son kez girdi. 
                                      Mesih, kendisini bir kez kurban edip günahı 
                                      ortadan kaldırmak için çağların sonunda 
                                      ortaya çıkmıştır. İkinci kez, günah yüklenmek 
                                      için değil, kendisini bekleyenleri kurtarmak 
                                      için kendilerine görünecektir."(İbraniler 
                                      9:24, 12, 26, 28) İşte, 
                                      insanlarla beraber yaşamayı amaçlayan yüce 
                                      Tanrı, günahların oluşturduğu uçurumu kapatan 
                                      bir yol açmayı uygun gördü. Bu ezeli planı, 
                                      Tevrat'taki tapınak düzeninde gözle anlaşılır 
                                      bir örnekle simgeledi. Tapınakta örneklenen 
                                      görsel olayların göksel gerçekleşmesi İsa 
                                      Mesih'te yerini buldu. SONUÇ: Eski 
                                      Antlaşma ile Yeni Antlaşma arasındaki Tanrısal 
                                      örneklemelerin görkemli bağlantısının b'si 
                                      bile Kuran'da dile getirilmemiştir. Çünkü 
                                      Kutsal Kitap'tan kopuk kopuk alınan bilgiler 
                                      adeta Kuran içine serpilmiştir. Bu nedenle 
                                      ilk bakışta Kuran'dan kaynaklanan düşüncelerin 
                                      altında bu kavramlar bize garip geliyor. 
                                      Ama bu tapınak ve onunla ilgili şeyler Tevrat'ın, 
                                      Zebur'un ve İncil'in merkezini oluşturan 
                                      gerçeklerdir. Eski 
                                      Antlaşma'da bildirilen olayların, Mesih'te 
                                      gerçekleştiğini bugün Yeni Antlaşma'nın 
                                      ışığı altında görebiliyoruz. Biz üç örnekle 
                                      bunu açıklamaya çalıştık. Daha başka birçok 
                                      örnekler verilebilir. Nitekim aşağıda Mesih'in 
                                      gerçekleştirdiği ve ileride gerçekleştireceği, 
                                      elliden fazla peygamberlik örneği daha bulabilirsiniz 
                                      (Bkz. s. 267-268). Tanrı, 
                                      bütün insanlar gerçek kurtuluşa kavuşsunlar 
                                      diye, Mesih'te kimsenin değiştiremeyeceği 
                                      sonsuz bir antlaşma yaptı. Bunun yazılı 
                                      kaydı olarak Eski ve Yeni Antlaşma'yı halkına 
                                      emanet etti. İşte bu antlaşmalar Tanrı gerçeğinin 
                                      iki sarsılmaz direğidir.   Sonraki 
                                      Sayfa (Bölüm Yedi - İncil mi İnciller mi?- 
                                      Tek Mesih'e Dörtlü Tanık) 
 |