|  
                                       
                                      
 Üçüncü Bölüm
  
                                       
                                      Erasmus’un öğrettikleri hakkında Luther’in 
                                      düşünceleri.  
                                        
                                      Tez 1:  Erasmus’un 
                                      metodu.  
                                        
                                      Tez 2:  Erasmus’un 
                                      ayetleri çarpıtması.  
                                        
                                      Tez 3:  Erasmus’un 
                                      Firavun’un yüreğinin katılaştırılmasını 
                                      “açıklaması”.  
                                        
                                      Tez 4:  
                                      Tanrı’nın insan doğasını kullanışı.  
                                        
                                      Tez 5:  
                                      Tanrı’nın insanı katılaştırma yöntemi.  
                                        
                                      Tez 6:  Tanrı’nın 
                                      Firavun’un yüreğini katılaştırması.  
                                        
                                      Tez 7:  Erasmus’un 
                                      Romalılar 9:15-33’ü yorumlayış biçimi.  
                                        
                                      Tez 8:    
                                      Doğal mantık, Tanrı’nın iradesinin kudretini 
                                      kabul etmelidir.  
                                        
                                      Tez 9:  Romalılar 
                                      9:15-33’e ilişkin - devam.  
                                        
                                      Tez 10: 
                                      Tanrı’nın kadirliği ve "özgür irade” 
                                      bir  arada yaşayamazlar.  
                                        
                                      Tez 11: 
                                      Erasmus’un Malaki 1:2-3’ü yorumlayış biçimi.  
                                        
                                      Tez 12:   
                                      Çömlekçi ve kil.   
                                        
                                      Tez 13: 
                                      Tanrı’nın doğruluğu.   
                                        
                                      Tez 14: 
                                      Pavlus, insanın kurtuluşu konusunda yanlızca 
                                      Tanrı’ya pay çıkarır.    
                                       
                                      Tez 1:   Erasmus’un metodu.  
                                       
                                      "Özgür iradeyi” desteklemek için çok 
                                      sayıda ayet toplayarak karşıtlarını korkutmaya 
                                      çalışıyorsun. Sonra da bizlerin düşüncesini 
                                      destekleyen sadece iki tane ayet (Çıkış 
                                      9:12 ve Malaki 1:2-3) olduğunu söyleyerek 
                                      bizleri aptal konumuna düşürmeye çalışıyorsun. 
                                      Pavlus’un Romalılar 9. Bölümde söylediklerinden 
                                      hiç de etkilenmiş gözükmüyorsun!  
                                       
                                      Buna rağmen, ben bu iki ayeti alacağım ve 
                                      bizlerin düşüncelerini ne denli güçle desteklediğini 
                                      göstereceğim.   
                                       
                                      Tez 2: Erasmus’un ayetleri çarpıtması.  
                                       
                                      Bir ayetin bariz olan anlamını göz ardı 
                                      etmek için yeni bir yol icad etmişsin. "Özgür 
                                      iradeye” çok açık olarak karşı çıkan ayetlerde 
                                      yatan gerçek anlamın ortaya çıkarılması 
                                      için “açıklanmaları” gerektiğinde ısrar 
                                      ediyorsun. Ancak biz, ayetlerin doğal şeklinin 
                                      ifade ettiği anlama tutunmanın saçma olacağı 
                                      durumlarda yanlızca böyle bir “açıklamanın” 
                                      gerekli olduğu konusunda ısrar etmek zorundayız. 
                                      Başka her tür durumda, Tanrı’nın insanlar 
                                      arasında yaratmış olduğu konuşma teknikleri 
                                      ve gramer kurallarının belirlediği kelimelerin 
                                      doğal ve basit anlamlarına bağlı kalmamız 
                                      gerekmektedir. Eğer bunun tersini yaparsak, 
                                      hiçbir yerde hiçbir şeyden emin olamayız. 
                                      Bir “açıklamanın” gerekli olabileceğini 
                                      iddia etmek yeterli değildir. Her durumda 
                                      bir “açıklamanın” gerekli ya da şart 
                                      olup olmadığını sormalıyız. Eğer gerekli 
                                      olduğunu ispatlayamazsak, hiçbir şey elde 
                                      edemeyiz.   
                                       
                                      Senin “açıklamalarına” bir örnek, Çıkış 
                                      4:21’i nasıl ele aldığındır: “Ben onun yüreğini 
                                      sertleştireceğim”. Sen bu ayetin, “Onun 
                                      yüreğinin sertleşmesine izin vereceğim” 
                                      anlamına geldiğini söylüyorsun çünkü bizler 
                                      bazen “Seni mahvettim” dediğimizde “Hata 
                                      yaptığında seni düzeltmedim” demek istediğimizi 
                                      ileri sürüyorsun. Fakat bu sözlerin anlamı 
                                      çok açıktır. “Açıklanmaya” ihtiyacı yoktur. 
                                      Tanrı Sözü, basit anlamıyla, sözcüklerin 
                                      ifade ettiği şekliyle anlaşılmalıdır. Tanrı’nın 
                                      sözlerini canımızın istediği gibi yeniden 
                                      yazamayız. Yoksa kendimizi, “Tanrı gökleri 
                                      ve yeri yarattı” sözünü “Tanrı onları bulundukları 
                                      yerlerine koydu fakat yoktan var etmedi” 
                                      şeklinde “açıklarken” bulabiliriz! Bu uygulamayı 
                                      takip etmek, Kutsal Kitabı açtığı anda herkesin 
                                      bir teolog olabileceğini söylemek olur!  
                                       
                                      Tez 3:   Erasmus’un Firavun’un 
                                      yüreğinin katılaştırıl- masını “açıklaması”. 
                                       
                                        
                                       
                                      “Ben onun yüreğini sertleştireceğim”sözünü 
                                      şöyle yorumluyorsun: “Günahkarlara sabretmemi 
                                      sağlayan ve böylece onları tövbeye yönlendiren 
                                      katlanışım, yaptığı kötülüklerde Firavun’un 
                                      daha da inatçı olmasına yol açıyor”. Romalılar 
                                      9:18 ve İşaya 63:17’yi de aynı şekilde algılıyorsun. 
                                      Fakat, bunların doğru açıklamalar olduğuna 
                                      dair yalnızca senin sözün var. Doğru, Origen 
                                      ve Jerome’dan alıntılar yapıyorsun fakat 
                                      onların da doğru olduğuna kim beni ikna 
                                      edecek?  
                                       
                                      Kısacası, senin “açıklamaların” bu ayetlerin 
                                      anlamlarını baş aşağı çevirmektedir. Tanrı 
                                      “Ben onun yüreğini sertleştireceğim ”diyor. 
                                      Sen ise O’na “Firavun kendi yüreğini sertleştirecek” 
                                      dedirtiyorsun. Firavun’un kendi kalbini 
                                      katılaştırmasını Tanrı’nın merhametine bağlıyorsun. 
                                      Eğer böyle devam edersen, Tanrı’nın merhametini 
                                      öfkeye ve Tanrı’nın öfkesini ise merhamete 
                                      dönüştüreceksin. Tanrı’nın merhametinin 
                                      bazı insanların katılaştırılmasına yol açabileceğini 
                                      tabi ki biliyoruz fakat öfkesinin de bunu 
                                      yapabileceği bir gerçektir. Tanrı’nın merhametinin 
                                      bazı yürekleri yumuşatabileceğini biliyoruz 
                                      fakat öfkesi de buna sebep olabilir. Tüm 
                                      bunlar Tanrı’nın merhametini gazabıyla karıştırmaya 
                                      mazeret değildir. Tanrı, Firavun’un yüreğini 
                                      katılaştıracağını söyledi ve ona eziyet 
                                      ederek on bela ile cezalandırdı. Ve sen 
                                      bu belaları Tanrı’nın merhametinin göstergesi 
                                      olarak gösteriyorsun! Bundan daha çılgın 
                                      bir düşünce ne olabilir ki! Firavun her 
                                      tövbe ediyor gibi görünüşünde Tanrı’nın 
                                      bu belaları erteleme- sinde de Tanrı’nın 
                                      merhameti etkindi fakat bu belalar Tanrı’nın 
                                      Firavun’un yüreğini katılaştırarak onu cezalandırmak 
                                      için kullandığı yollardı.   
                                       
                                      Diyelim ki Tanrı, işlenen günahları hemen 
                                      cezalandırmayarak, günahkarlara katlandığı 
                                      zaman onların yüreklerini katılaştırır. 
                                      Yürekler, Kutsal Ruh aracılığı dışında başka 
                                      hiçbir şekilde yumuşatılamaz. Bu nedenle, 
                                      ne şekilde olursa olsun yürekler Tanrı’nın 
                                      isteğiyle katılaştırılır ve aynı Tanrısal 
                                      iradenin hükmüyle yumuşatılır.   
                                       
                                      Şöyle diyorsun: “Nasıl aynı güneşle çamur 
                                      katılaşır ve mum erirse; nasıl yağmurla 
                                      ekilmiş toprak meyve verir, ekilmemişler 
                                      diken çıkarırlarsa; Tanrı’nın aynı katlanışıyla 
                                      da bazıları katılaşır bazıları ise Mesih’e 
                                      gelir”. Fakat bu sana hiçbir fayda sağlamıyor. 
                                      Herkesin aynı olduğu -yani, "özgür 
                                      iradeye” sahip olduğu- görüşünde devam ediyor- 
                                      sun. Fakat insanları birbirinden ayıran 
                                      Tanrı’nın yapmış olduğu seçimdir. Seçilmişlikten 
                                      ayır olarak insanlar yanlızca Tanrı’ya itaatsizlik 
                                      etmekte özgürdürler. Ama sen seçilmişlik 
                                      olmadığını söylüyorsun. Sonuç olarak ise 
                                      güçsüz bir Tanrı ve O’nu tanımadıkları için 
                                      kurtulamayan ve lanetlenmiş kadın ve erkekler 
                                      ortaya çıkmaktadır. Tanrı iyiliğini insanların 
                                      önüne yanlızca koyabilmekte ve belki sonra 
                                      da çıkıp bir ziyafete gitmekten başka birşey 
                                      yapamamaktadır. İnsan mantığının yapabileceğinin 
                                      en fazlası budur. Ama sen iki tane "özgür 
                                      irade”  mum ve kil; ekilmiş ve ekilmemiş) 
                                      ortaya çıkararak işleri daha da karıştırdın. 
                                      Bu örneklerin sana hiçbir faydası yoktur. 
                                      Eğer müjdeye yağmur ve güneş; kil ve ekilmemiş 
                                      toprağa seçilmemişler; mum ve ekilmiş toprağa 
                                      da seçilmişler dersek bu örnek bir anlam 
                                      ifade eder. Seçilmemişler müjde aracılığıyla 
                                      daha da kötü bir duruma düşürülürlerken 
                                      seçilmişler daha iyileştirilirler.   
                                       
                                      İyi olan Tanrı’nın böyle birşey yapmasının 
                                      saçma olacağı için Tanrı’nın iyiliği karşısında 
                                      Firavun’un kendi yüreğini kendisinin katılaştırdığını 
                                      söyleyerek bir “açıklama” ortaya attın. 
                                      Kim böyle birşeyin saçma olduğunu söylüyor? 
                                      İnsansal mantığımız buna karşı çıkıyor. 
                                      Kör, sağır ve tanrısız olan insansal mantığımızla 
                                      Tanrı’nın hareketlerini yargılayacak mıyız? 
                                      Öyleyse tüm Hıristiyan inancı saçmadır. 
                                      Pavlus’un 1. Korintliler 1:23’de dediği 
                                      gibi, Tanrı’nın bir bakirenin oğlu olarak 
                                      doğup, çarmıha gerilip, Baba’nın sağında 
                                      oturması Grekler için saçmalık, Yahudiler 
                                      için de bir tökezleme taşıdır. İnsan mantığıyla 
                                      bunlara inanmak kesinlikle saçmalıktır. 
                                         
                                       
                                      Sen, insanın kendi yüreğini katılaştırmaktan 
                                      sorumlu olduğunu söyleyerek konuya açıklık 
                                      getirmedin. Halen, yapılması imkansız olan 
                                      şeyler için Tanrı’nın nasıl "özgür 
                                      irade” gerektirdiğini açıklaman gerekiyor. 
                                      Tanrı, "özgür iradeyi” başka hiçbir 
                                      şey yapamayacağı halde nasıl günah işlemekle 
                                      suçlar ki? Mantığa başvuruyorsun. Ancak 
                                      bunların hepsi eşit derecede insan mantığına 
                                      saçma gelirler.
 Gerçek şudur ki dünyadaki tüm "özgür 
                                      iradenin” kullanılması bile Kutsal Ruh’un 
                                      işleyişi olmadan insanların kendi yüreklerini 
                                      katılaştırmalarını durduramaz.
  
                                       
                                      Tanrı, Firavun’u o anda olduğu şekilde yaratmış 
                                      olamaz çünkü Tanrı yaratma işini bitirdiğinde 
                                      herşeyin iyi olduğunu görmüştü diyorsun. 
                                      Ancak bu, Tanrı’nın düşüş- ten önceki orijinal 
                                      yaradılışı için söylenmiş bir sözdür. O 
                                      zamandan itibaren Firavun dahil olmak üzere 
                                      hepimiz tanrısız ve çürümüş bir ırktan gelmiş 
                                      bulunmaktayız. Bu sözler Tanrı’nın yarattıklarının 
                                      Düşüşten sonraki durumları için söylenmiş 
                                      olsalar bile, Tanrı’nın yaradılışını nasıl 
                                      gördüğünü ifade ederler, insanların durumunu 
                                      değil. Bizlerin gözünde kötü olan bir çok 
                                      şey Tanrı’nın gözünde iyidir. Örneğin acılar, 
                                      üzüntüler, hatalar, cehennem ve Tanrı’nın 
                                      tüm işleri dünyanın gözünde kötüdür. Müjde 
                                      ise bunların en iyisidir ancak dünya müjdeden 
                                      nefret ettiği kadar başka hiçbir şeyden 
                                      nefret etmez.   
                                       
                                      Tez 4:   Tanrı’nın insan doğasını 
                                      kullanışı.  
                                       
                                      Bazı insanlar Tanrı’nın nasıl bizlerde kötü 
                                      etkiler ortaya çıkarttığını, katılaştırdığını, 
                                      bizleri tutkularımıza teslim edip, yanlış 
                                      yola sapmamıza izin verdiğini öğrenmek isteyebilirler. 
                                      Kutsal Kitabın bizlere açıkladıklarıyla 
                                      yetinmeliyiz.   
                                       
                                      Cevabım şudur ki, seçen lütuftan ayrı olarak 
                                      Tanrı, insanlarla doğalarının gerektirdiği 
                                      şekilde ilgilenir. Doğaları kötü ve sapkın 
                                      olduğundan, Tanrı onları bıraktığında kötü 
                                      ve sapkın davranışlarda bulunurlar. Ayaklarından 
                                      bir ya da ikisi sakat olan bir ata binen 
                                      bir adam düşünün. Bu adamın ata binişi, 
                                      atının durumuna bağlıdır.Eğer at sendelerse, 
                                      binici ne yapabilir ki? Adam atına, diğer 
                                      sağlıklı atların eşliğinde binmektedir fakat 
                                      diğerleri iyi durumda devam etse bile adamın 
                                      kendi atı iyileştirilmedikçe sendelemeye 
                                      mahkumdur.    
                                       
                                      Gördüğünüz gibi Tanrı kötü insanlar aracılığıyla 
                                      çalıştığında kötü şeyler ortaya çıkar. Ancak 
                                      Tanrı’nın kendisi kötülük yapamaz. Tanrı 
                                      kadirdir. Tanrısız insan Tanrı’nın yarattıklarındandır 
                                      ve O’nun kontrolü altındadır. İnsanın kötülüğü 
                                      yüzünden Tanrı kudretini askıya almaz. Tanrısız 
                                      insanlar da içinde bulundukları durumu değiştiremezler. 
                                      Sonuç olarak, Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla 
                                      Tanrı’yla doğru bir ilişki içersine sokulmadıkça 
                                      insan, günah işlemekten ve sürekli sapmaktan 
                                      başka hiçbir şey yapamaz.   
                                       
                                      Tez 5:   Tanrı’nın insanı katılaştırma 
                                      yöntemi.  
                                       
                                      Tanrısızlar, Tanrı’yı hoşnut etme arzusunda 
                                      değildirler. Onlar yanlızca kendilerini 
                                      hoşnut etmekle ilgilenirler. Bencil tutkularından 
                                      zevk almalarını engelleyen herşeyden nefret 
                                      ederler ve onlara karşı savaşırlar. Tanrısızlar 
                                      müjdeyle yüzleştirildiklerinde bu özellikle 
                                      doğrudur. Müjde aracılığıyla Tanrı, Kendisine 
                                      ve Sözü’ne karşı acı ve katı olsunlar diye 
                                      onların sapkın arzularını ve kendilerine 
                                      olan güvenlerini açığa çıkarır.   
                                       
                                      Tanrı, insanların yüreklerinde yeni kötülükler 
                                      yaratmaz. Orada bulunan kötülükleri, kendi 
                                      iyi ve bilge amaçları için kullanır. II. 
                                      Samuel 16:11’de Davud Şimei hakkında şöyle 
                                      söyler: “Onu bırakında lanet etsin; çünkü 
                                      Rab ona emretmiştir”. Fakat Tanrı Şimei’ye 
                                      Davuda lanet etmesi için bir emir vermemiştir. 
                                      Fakat Tanrı’nın kadir hükmü, Şimei’nin zaten 
                                      kötü olan isteklerinin, kendisi için doğal 
                                      olanı Tanrı’nın planladığı zamanda ve yerde 
                                      yapmasını sağlamıştı.   
                                       
                                      Tez 6:   Tanrı’nın Firavun’un 
                                      yüreğini katılaştırması.  
                                       
                                      Bunları aklımızda tutarak, Firavun olayına 
                                      geri dönelim. Tanrı, Firavun’un yüreğinin 
                                      doğasını Kutsal Ruh’u aracılığıyla değiştirmedi. 
                                      Firavun’un iradesi kötü ve tanrısız olarak 
                                      kaldı. Kendi yüceliği ve gücü ile gurur 
                                      duyuyordu. Ve Tanrı onun karşına onu öfkelendiren 
                                      birşey çıkardığında  Firavun,  
                                      kötülük içinde davranmaktan   
                                      kendini  alı koyamadı. Giderek kötüleşti 
                                      ve mantıklı düşünüşü dinlemeyi reddetti. 
                                        
                                       
                                      Kutsal Yazılardaki sözcükler basit anlamlarına 
                                      göre anlaşılmalıdır. Tanrı, “Onun yüreğini 
                                      katılaştıracağım” dediğinde, “Firavun’un 
                                      yüreğinin katılaşmasına sebep olacağım” 
                                      demektedir. Tanrı tam bir kesinlikle Firavun’un 
                                      yüreğinin katılaştırılması gerektiğini biliyordu 
                                      ve bunu tüm kesinlikle buyurmuştu. Tanrı, 
                                      Firavun’a karşı yapacaklarını Firavun’un 
                                      engelleyemeyeceğini de eşit derecede bir 
                                      kesinlikle biliyordu. Ve sonuç olarak Tanrı, 
                                      Firavun’un giderek kötüleşeceğini biliyordu. 
                                      Ve kötü irade yanlızca kötülük yapabilir. 
                                      Tanrı bu kötülüklerin karşısında bazı iyilikler 
                                      gönderse de müjde gibi - kötü bir irade 
                                      yanlızca daha da kötüleşebilir. Yürek, katılaşır. 
                                         
                                       
                                      Kötü sonuçların doğmasını kesinleştiren 
                                      bu etkiyi yaratmayı Tanrı neden bırakmıyor? 
                                      Bunu istemek, Tanrı’dan Tanrı olmamasını 
                                      istemektir. Tanrısızlar kötü tepki verecek 
                                      diye iyilik yapmayı bırakan bir Tanrı düşünülemez. 
                                        
                                       
                                      Tanrı, Firavun gibi kişilerin kötülüklerine 
                                      neden engel olmuyor? Bu soru ise, Tanrı’nın 
                                      gizli iradesine girmektedir, bu irade bizlerin 
                                      bilgisini aşmaktadır (Romalılar 11:33). 
                                      İnsan mantığına bağlı olan bir kimse bundan 
                                      hoşlanmıyorsa, hoşlanmasın. Homurdanmak 
                                      hiçbir şeyi değiştirmeyecek ve Tanrı’nın 
                                      seçilmişleri sağlam bir şekilde duracaklar. 
                                      Bir de Tanrı’nın Ademin düşmesine neden 
                                      izin verdiğini soralım isterseniz! Tanrı’yı 
                                      bazı kurallar üzerine oturtmaya çalışmamalıyız. 
                                      Tanrı’nın yaptıkları, bizlerin onayladığı 
                                      için değil, ama kendisi arzuladığı için 
                                      doğrudur. Bunun tek alternatifi, Tanrı’nın 
                                      üzerinde başka bir yaratıcı koymak olacaktır. 
                                         
                                       
                                      Metne geri dönelim. Ayetlerin basit anlamlarını 
                                      görmezlikten geliyorsun çünkü orada anlatılanlardan 
                                      hoşlanmıyorsun ve kendi “açıklamanı” oluşturuyorsun. 
                                      Fakat yazarın hedefini ve amacını keşfetmek 
                                      için bir ayeti her zaman bulunduğu bölüme, 
                                      içeriğe, bakarak değerlendirmeliyiz. Basit 
                                      anlam şudur ki Tanrı, belalar aracılığıyla 
                                      Firavun’un yüreğini katılaştırmayı amaçlamıştır. 
                                      Fakat sen bunun Tanrı’nın Firavun’u hemen 
                                      cezalandırması değil, Firavun’a katlanması 
                                      aracılığıyla olduğunu söylüyorsun. Ama ayetin 
                                      içinde bulunduğu bölümü bir oku. Firavun, 
                                      İsrail’in Çocuklarına zulmederken Tanrı 
                                      uzun bir süre sabırla beklemişti. Açıkça 
                                      görülmektedir ki, Tanrı Firavun’un yüreğini 
                                      katılaştıracağını söylediğinde bu sefer 
                                      başka bir şey anlatmak istiyordu katlanışının 
                                      süreceğini değil, bu tavrında bir değişiklik 
                                      olacağını söylüyordu. Ve bunun neden olduğunu 
                                      hepimiz biliyoruz. Tanrı, halkını Mısır’dan 
                                      çıkarmak istiyordu. Tanrı, halkının Kendisine 
                                      güvenmesi için ek sebepler göstermeyi amaçlıyordu. 
                                      Firavun’un direnişi daha çok bela getirecek 
                                      ve her yeni bela Tanrı’nın gücünü gözler 
                                      önüne serecekti. Bu kadarla kalmayıp Musa, 
                                      her beladan sonra şunu belirtmektedir: “Ve 
                                      Rabbin söylediği gibi Firavun’un yüreği 
                                      katılaştı ve onları dinlemedi”. Bu şekilde 
                                      İsraillilerin Tanrı’ya daha fazla güvenmesi 
                                      sağlanmıştı.   
                                       
                                      Firavun’un boyun eğmek ya da ayaklanmak 
                                      için "özgür iradesinin” olmasını istiyorsun 
                                      ve bu yüzden de bu ayetin Firavun’un yüreğini 
                                      Tanrı’nın değil, kendisinin katılaştırdığını 
                                      söylediğinde ısrar ediyorsun. Fakat bunun 
                                      ne anlama geldiğine bir bak. Tanrı, Firavun’un 
                                      "özgür iradesine” bağlı olurdu ve gelecekte 
                                      olacakları Musa’ya ve halkına bildiremezdi. 
                                      Ancak, Tanrı Firavun’un yüreğini katılaştırmıştır. 
                                      Tanrı, Firavun’un harekete geçmesine sebep 
                                      oldu ve Firavun’un da bu durumda doğasının 
                                      gerektirdiği gibi davranmaktan başka bir 
                                      seçeneği yoktu. Gördüğün gibi bu ayet, "özgür 
                                      iradeyi” desteklemek için değil, şiddetle 
                                      onun karşısında durmak için kullanılabilir.  
                                       
                                      Tez 7:   Erasmus’un Romalılar 
                                      9:15-33’ü yorumlayış biçimi.  
                                       
                                      Bu bölüm sana inanılmaz derecede işkence 
                                      ediyor. Her ne pahasına olursa olsun "özgür 
                                      iradeyi” savunmaya kararlısın, bu nedenle 
                                      birbiriyle çelişen bir sürü söz söylüyorsun, 
                                      özellikle Tanrı’nın önbilgisi hakkında. 
                                      Bu konuda çok açık olalım. Örneğin, Tanrı 
                                      Yahuda’nın İsa’yı elvereceğini önceden biliyordu. 
                                      Bu nedenle Yahuda İsa’yı ele veren kişi 
                                      olmak zorundaydı. Yahuda’nın bunun dışında 
                                      davranmak için herhangi bir gücü yoktu. 
                                      Tabi ki Yahuda, doğasına uygun olarak ve 
                                      özgürce davrandı. Tanrı önceden, Yahuda’nın 
                                      nasıl davranacağını biliyordu ve kararlaştırdığı 
                                      zamanda bu davranışın gerçekleşmesini sağladı. 
                                        
                                       
                                      İnsanın sözde önbilgisinden bahsetmek sana 
                                      bir fayda sağlamaz çünkü Tanrı’nınkinden 
                                      çok uzaktır bu önbilgi. Örneğin, bir tutulmanın 
                                      olacağını biliyoruz. Ama bu tutulma, onun 
                                      olacağını önceden bildiğimiz için olmaz. 
                                      Fakat eğer Tanrı birşeyi önceden bilirse, 
                                      o şey Tanrı onu önceden bildiği için olur. 
                                      Eğer bunu kabul etmezsen Tanrı’nın tüm vaatlerini 
                                      ve tehditlerini hafife almış olursun. Tanrı’nın 
                                      kendisini reddedersin.  
                                       
                                      Pavlus’un, Tanrı’nın önceden bildiği şeyi 
                                      arzuladığını ve bu nedenle de o şeyin olması 
                                      gerektiğini öğrettiğini kabul etmekle mantıklı 
                                      bir anlayış sergiliyorsun. Ama sonra bunun 
                                      çok zor olduğunu söyleyerek herşeyi mahvediyorsun. 
                                      Ve sonra, Pavlus’un aslında bu konuyu açıklamadığını 
                                      yanlızca kendisiyle tartışmaya giren kişiyi 
                                      azarladığını söyleyerek kaçmaya çalışıyorsun 
                                      (Romalılar 9:20). Kutsal Yazılara böyle 
                                      muamele edilemez. Bölüme kısaca bakacak 
                                      olsak bile Pavlus’un bu konuyu açıkladığını 
                                      görebiliriz. Aslında, eğer açıklamasına 
                                      karşı çıkanlar olmasaydı Pavlus’un kişileri 
                                      bu şekilde azarlamasına gerek kalmazdı. 
                                      Pavlus, Çıkış 33:19’dan alıntı yapmaktadır: 
                                      “Ve dedi: Ben bütün iyiliğimi senin önünden 
                                      geçireceğim, ve Rabbin ismini senin önünde 
                                      ilan edeceğim; ve lütfedeceğim adama lütfedeceğim, 
                                      ve acıyacağım adama acıyacağım.” Bundan 
                                      sonra Pavlus, Tanrı’nın merhametinin ya 
                                      da katılaştırmasının insanın iradesiyle 
                                      ilişkili olmadığını fakat yanlızca Tanrı’nın 
                                      kendisine dayandığını söylemektedir. Pavlus, 
                                      Tanrı’nın önbilgisinin insanların yapacağı 
                                      davranışların teminatı olduğunu açık bir 
                                      şekilde belirtmektedir. Tabi eğer Tanrı’nın 
                                      önbilgisiyle insanın "özgür iradesini” 
                                      aynı zamanda ispatlamaya çalışacak olursak 
                                      karşımıza sorunlar çıkacaktır - aynı sayının 
                                      hem dokuz hem de on olduğunu göstermeye 
                                      çalışmak gibi bir şey olacaktır bu!  
                                       
                                      Pavlus burada, "özgür iradeleri” olmadığı 
                                      ve herşeyin yanlızca Tanrı’nın iradesine 
                                      dayandığı düşüncesini reddedenleri azarlamaktadır. 
                                      İşte tam bu noktada Tanrı’nın korku ve saygı 
                                      uyandırıcı, muhteşem hükümlerine hayranlıkla 
                                      yaklaşıp, “Gökte olduğu gibi yeryüzünde 
                                      de senin istediğin olsun” (Matta 6:10) denmelidir. 
                                        
                                        
                                       
                                      Tez 8:   Doğal mantık, Tanrı’nın 
                                      iradesinin kudretini kabul etmelidir.  
                                         
                                       
                                      Doğal mantık, önbilgisine güvenilemeyen 
                                      ve engellene- bilen bir “Tanrı’nın” çok 
                                      zayıf ve acınacak bir Tanrı olacağını itiraf 
                                      etmelidir. Tabi ki insanlar, iyi olan Tanrı’nın 
                                      insanların günahlarından ve sonsuzluk boyunca 
                                      işkence çekmelerinden zevk alıyormuşçasına 
                                      onları terk- edip, katılaştırıp, mahkum 
                                      etmesi düşüncesine karşı çıkacaklardır. 
                                      Bu konu üzerinde ben de birden fazla defa 
                                      bocaladım ve öylesine bir üzüntüye düştüm 
                                      ki yaratılmış olmamayı istedim. (Bunlar, 
                                      ben bu üzüntünün ne denli insana sağlık 
                                      veren ve lütufa yakınlaştıran bir şey olduğunu 
                                      öğrenmeden önceydi). İşte bu nedenle insanlar 
                                      kendi “açıklamalarını” yapmaya ve Kutsal 
                                      Kitap’ta açıkça öğretilenlere kendi mantıklarını 
                                      uyarlamaya çalışmışlardır.    
                                       
                                      Fakat mantık, buna inanmasa ve Kutsal Kitap 
                                      diye birşey olmasa bile, Tanrı’nın kudretini 
                                      kabul etmek zor- undadır çünkü insanların 
                                      vicdanlarına yazılı olan iki şey vardır: 
                                      Tanrı kadirdir ve istisnasız ve yanlışsız 
                                      olarak her şeyi önceden bilir.    
                                       
                                      Tez 9:   Romalılar 9:15-33’e ilişkin 
                                      - devam.  
                                       
                                      Romalılar 9:20,21’de  Pavlus, insanların 
                                      kil, Tanrı’nın da çömlekçi gibi olduğunu 
                                      söyler. Burada Pavlus’un insanın "özgür 
                                      iradesi” olduğunu reddetmek için bu örneği 
                                      kullandığından daha açık hiçbir şey olamaz. 
                                      Pavlus’un bu mektubu yazmaktaki tek amacı 
                                      eğer insanda kendini kurtaracak güç varsa, 
                                      lütfun faydasız olduğunu göstermektir. Ve 
                                      11:20-23 ayetlerinde Pavlus, diğer uluslardan 
                                      olan birçoklarının da kurtulacağını söylerken 
                                      bunu o kişilerin "özgür iradelerine” 
                                      değil, Tanrı’nın yaptıklarına bağlıyor Tanrı’nın 
                                      kişileri “aşılaması”.  
                                       
                                      Tez 10: Tanrı’nın kadirliği ve "özgür 
                                      irade” bir arada yaşayamazlar.  
                                         
                                       
                                      Senin kullandığın mantığa bir örnek. Şöyle 
                                      diyorsun: “Tanrı’nın karşı konulmaz önbilgisince 
                                      Yahuda ihanet edecek kişi olarak belirlenmişti, 
                                      buna rağmen Yahuda arzusunu değiştirebilirdi”. 
                                      Ne söylediğinin farkında mısın? Eğer sen 
                                      doğru söylüyorsan, Yahuda’nın Tanrı’nın 
                                      önbilgisini değiştirecek ve onu güvenilmez 
                                      yapabilecek gücü vardı. Fakat sen esas sorunla 
                                      ilgilenmiyorsun. Ordusunu savaşa götürüp, 
                                      yardıma en fazla ihtiyacı olduğu anda bırakıp 
                                      giden bir komutan gibisin! Başka şeyden 
                                      konuş- maya başlıyorsun Tanrı’nın kudretiyle 
                                      insanın iradesi bozulabilir mi, bozulamaz 
                                      mı? Ben bir şey soruyorum, sen başka bir 
                                      şeye cevap veriyorsun! Ama peşini bu kadar 
                                      kolay bırakmayacağım. Kendi çelişkinle yüzleşmelisin. 
                                      Bu ikisi nasıl olurda birbiriyle uyuşur? 
                                      “Yahuda, ihanet etmemeyi arzulayabilir” 
                                      ve “Yahuda ihanet etmelidir”. Bunlar birbirine 
                                      tamamen zıt ve çelişkili değil midirler?  
                                       
                                      Tez 11: Erasmus’un Malaki 1:2-3’ü yorumlayış 
                                      biçimi.  
                                       
                                      Şimdi, benim "özgür irade” konusundaki 
                                      düşüncemi bir olasılıkla destekleyebileceğini 
                                      söylediğin fakat buna inanmadığın iki bölümden 
                                      ikincisine dönmeliyiz. Söylemeye çalıştığın 
                                      şey nedir? Tekvin 25:23’de: “Büyüğü küçüğüne 
                                      kulluk edecektir” diyor. Yaptığın “açıklama” 
                                      şu: “Doğru anlaşıldığı taktirde, insanın 
                                      kurtuluşuyla ilgili değildir; çünkü Tanrı, 
                                      bir kişiyi sonsuz kurtuluştan reddetmeyip 
                                      aynı zamanda o kişinin bir kul ve aşağı 
                                      bir insan olmasını arzulayabilir”.  
                                       
                                      Gerçekten kaçmak için ne de zeki bir düşünüş! 
                                      Ama kaçamazsın. Pavlus’un Romalılar 9:12-13’ü 
                                      nasıl ele aldığını bir düşün. Hıristiyan 
                                      öğretisinin temelini atarken Pavlus, Kutsal 
                                      Yazıları saptırıyor mu? Tabi ki hayır! Jerome 
                                      şu sözleri söylemeye cürret edebilmiştir: 
                                      “Pavlus ağızından güçle çıkan şeyler, orijinal 
                                      içeriklerinde aynı güce sahip değildirler”. 
                                      Jerome bunu söyleyebilir fakat bu hiçbir 
                                      şeyi kanıtlamaz. Jerome gibi insanlar ne 
                                      Pavlus’u ne de alıntı yaptığı ayetleri anlayabilmektedirler. 
                                      Tekvin 25:21-23’ün yalnızca bir kişinin 
                                      diğerine kulluk edeceğini söylediğini kabul 
                                      edemem, ama bir an için öyle olduğunu varsayalım. 
                                      Buna rağmen, ne Yakup ne de Esav’ın hiçbir 
                                      payı olmadığını kanıtlamak için Pavlus’un 
                                      bu ayetlerden alıntı yaptığını görebiliriz. 
                                      Pavlus, bu kişilerin kendileri hakkında 
                                      söylenenleri "özgür iradeleriyle” mi 
                                      elde edip etmediklerini tartışmakta ve öyle 
                                      olmadığını kanıtlamak- tadır. Herşey her 
                                      ikisi de doğmadan önce kararlaştırılmış- 
                                      tır.   
                                       
                                      Pavlus’un Tekvin 25:23’deki sözleri yanlızca 
                                      hizmet ediş olarak algılanmamalıdır. Sonsuz 
                                      kurtuluş ile de ilgilidir. Yakup Tanrı’nın 
                                      halkının bir üyesiydi. Ona verilen vaat, 
                                      Tanrı halkına ait olan herşeyi içeriyordu 
                                      bereket, Söz, Ruh, Mesih vaadi ve sonsuz 
                                      krallık. Bu, Tekvin 27:27’den itibaren gözükmektedir. 
                                      Bu nedenle Jerome’a vereceğimiz cevap şudur: 
                                      elçiler tarafından alıntı yapılan tüm ayetler, 
                                      orijinal içeriklerinde daha güçlüdürler! 
                                        
                                       
                                      Pavlus’un alıntı yaptığı Malaki 1:2-3’e 
                                      gelince, şöyle diyor: “Sizi sevdim, Rab 
                                      diyor. Ve siz: Ne ile bizi sevdin? diyorsunuz. 
                                      Esav Yakubun kardeşi değil mi idi? Rabbin 
                                      sözü; ve ben Yakubu sevdim; ve Esavdan nefret 
                                      ettim, ve onun mirasını çölün çakallarına 
                                      verdim.” Sen, Erasmus, bu kelimelerin basit 
                                      anlamlarından üç şekilde kaçmaya çalışıyorsun. 
                                        
                                       
                                      Birinci yol, içinde insanın sahip olduğu 
                                      tutkuların izine bile rastlanmayan Tanrı’nın 
                                      sevgisi ve nefretinin insanınkinden farklı 
                                      olduğu için bu kelimeleri gerçek anlamlarıyla 
                                      algılayamayacağımızdır. Tanrı’nın sevgisinin 
                                      ve nefretinin insan tutkularını içermediğini 
                                      biliyoruz ancak burada karşı karşıya olduğumuz 
                                      şey, bizleri Tanrı’nın nasıl sevip, 
                                      nefret ettiği değil, neden sevip, 
                                      nefret ettiğini sormamızı gerektirmektedir. 
                                      Fakat sen dikkatleri Tanrı’nın  nasıl 
                                      sevip, nefret ettiğine çektiğinden, 
                                      kısa bir süre için bunu göz önüne alalım 
                                      ve sana bir faydası olup, olmadığını görelim. 
                                      Bunun bir faydası yoktur. Tanrı’nın sevgisi 
                                      ve nefreti bizlerin ki gibi değişmez. Tanrı’da 
                                      bu ikisi, sonsuz ve değişmezdir. Sevgi ve 
                                      nefret, daha "özgür irade” ortada yokken 
                                      belirlenmişti, bu nedenle Tanrı’nın sevgisi 
                                      ve nefreti kişinin cevabını beklemez. Tanrı’nın 
                                      Yakub’u sevip, Esav’dan nefret etmesine 
                                      ne sebep olmuş olabilir? Onların yaptıkları 
                                      birşey olamaz çünkü, Tanrı’nın onlara karşı 
                                      tavrı daha onlar doğmadan önce belirlenmişti. 
                                      Bu aşamada pek "özgür iradeyi” kullanma 
                                      diye bir şey olamaz!   
                                       
                                      Bu sözlerin basit anlamından kaçmak için 
                                      kullandığın ikinci yol şudur: Malaki’nin 
                                      burada bahsettiği nefretin, bizleri sonsuz 
                                      mahkumiyete götüren nefret gibi gözükmediğini 
                                      söylüyorsun. Malaki’nin, yanlızca dünyada 
                                      karşılaşılan güçlüklerden bahsettiğini ileri 
                                      sürüyorsun. Yine söylemeliyim ki bu, Pavlus’un 
                                      Kutsal Yazıları yanlış kullandığını ileri 
                                      süren bir iftiradır. Bu yolun sana bir faydası 
                                      olup olmadığına bakalım. Kesin olan şudur 
                                      ki, Pavlus’un buradaki amacı, herhangi bir 
                                      kazancın olmadığını ve "özgür iradenin” 
                                      kullanılmadığını vurgulamaktır. Pavlus, 
                                      dünyada yaşanan bazı şeylerden bahsediyor 
                                      olsa bile yine Yakup ve Esav’ı kullanarak 
                                      uygun bir örnek vermektedir. Her durumda, 
                                      Malaki’nin sadece dünyada deneyim edilen 
                                      şeyler hakkında yazdığını ileri sürmek yanlış 
                                      olur. Ayetin içinde bulunduğu bölüm bizlere 
                                      Tanrı’nın sevgisine cevap vermedikleri için 
                                      Malaki’nin amacının İsrail’i azarlamak olduğunu 
                                      göstermektedir. Tanrı’nın onlara olan sevgisi 
                                      dünyasal bereketlerin çok üstünde bir değere 
                                      sahiptir, çünkü bölüm bize gösteriyor ki 
                                      Tanrımız, herşeyin Tanrısıdır. Onların topal 
                                      ve hasta bir hayvanla kendisine sundukları 
                                      yarım tapınışla (Malaki 1:13) yetinecek 
                                      bir Tanrı olmayacaktır İsrail’in Tanrısı! 
                                      Şimdinin ve şimdiden sonrasının, tüm meselelerin, 
                                      her durumun, her zamanın ve yaptıkları herşeyin 
                                      Rab’bi olan Tanrı’ya gerçek tapınış tüm 
                                      yürekleri ve güçleri ile olmalıydı.  
                                       
                                      Kullandığın üçüncü yol, Tanrı’nın bazı Yahudileri 
                                      sevip bazılarını sevmediğini söylemektir. 
                                      Bu düşünüşünün, bazı Yahudilerin inanmadıkları 
                                      için kesilip atılmayı hakket- melerine; 
                                      ve yine, yaptığın “açıklamanın” bazı Yahudilerin 
                                      iman edip, yeniden aşılanmayı hakketmelerine 
                                      olanak sağladığını ileri sürüyorsun.   
                                       
                                      Ne söylediğini bilmiyorsun! İnsanların imansızlık 
                                      yüzünden kesilip atıldıklarını, imanla tekrar 
                                      aşılandıklarını ve iman etmeye teşvik edilmeleri 
                                      ve uyarılmaları gerektiği- ni çok iyi biliyorum. 
                                      Fakat bunun "özgür iradenin” gücüyle 
                                      inanıp, inanmamakla hiçbir ilgisi yoktur. 
                                        
                                       
                                      Tez 12: Çömlekçi ve kil.  
                                       
                                      Benim düşüncemi muhtemelen desteklediğini 
                                      söylediğin üçüncü ayet İşaya 45:9 dur: “Kendisine 
                                      şekil verenle çekişenin vay başına! Yerin 
                                      çömlek parçaları arasında bir çömlek parçası! 
                                      Balçık kendisine şekil verene: Ne yapıyorsun? 
                                      Yahut senin elinin işi sana: Elleri yok, 
                                      der mi?” Ayrıca, Yeremya 18:6: “İşte balçık, 
                                      çömlekçinin elinde nasılsa, siz de benim 
                                      elimde öylesiniz, ey İsrail evi”. Bu ayetler 
                                      çok açıkça beni destekliyor fakat çömlekçinin 
                                      işlerini, bu dünyadaki deneyimlerimize benzeterek 
                                      bu ayetlerin anlamlarını zayıflatmaya çalışıyorsun. 
                                      Pavlus bu ayetleri Romalılar 9. Bölümde 
                                      kullandığında onları kişisel seçilmişlikle 
                                      ilişkilendirdiğini ileri sürüyorsun. Bu 
                                      Pavlus’a iftira atmaktır. Daha sonra yarattığın 
                                      tüm bu karmaşaya bir de II. Timoteyus 2:20-21’i 
                                      katıyorsun: “Büyük bir evde yanlız altın 
                                      ve gümüş kaplar değil, tahta ve toprak kaplar 
                                      da vardır. Kimi onurlu, kimi bayağı iş için 
                                      kullanılır. Eğer bir kimse bayağı olandan 
                                      arınırsa, onurlu amaçlara uygun, kutsal 
                                      kılınmış, efendisine yararlı ve her iyi 
                                      işe hazır bir kap olacaktır.” Pavlus’un 
                                      burada İşaya 45:9; Yeremya 18:6 ve Romalılar 
                                      9’daki aynı tema hakkında yazdığını söylüyorsun. 
                                      Kilden yapılmış bir çömleğin kendini arındır- 
                                      ması düşüncesiyle alay ediyorsun. Fakat 
                                      daha sonra Pavlus’un çömleğe gerçekten de 
                                      böyle yapmasını buyurduğunu söylüyor ve 
                                      kendi çıkarın için bu nedenle çömleğin "özgür 
                                      iradesi” olan insanı temsil ettiğini ileri 
                                      sürüyorsun.  
                                       
                                      Benim cevabım, II. Timoteyus 2:20-21’in 
                                      diğer bölümlerle aynı şeyden bahsetmediği 
                                      gerçeğinde yatmak- tadır. Güncel hayattan 
                                      bir örnek vererek, tamamen farklı bir konuyu 
                                      açıklamaktadır - inanlının kişisel tanrısallığı. 
                                      Ve burada eyleme geçmesi söylenen çömlekler 
                                      değil, inanlılardır. Tanrı’yı aşağılayan 
                                      herşeyden kendilerini arındırmalıdırlar. 
                                      Çömleklere gelince, bazıları onurlu, bazıları 
                                      onursuzdur ve ne için kullanılacaklarına 
                                      kendileri değil, efendileri karar verir. 
                                        
                                       
                                      Tez 13: Tanrı’nın doğruluğu.  
                                       
                                      Şimdi ise insan mantığına sığınıyorsun. 
                                      Tanrı’nın kötüleri sonsuz ateşe atma hakkına 
                                      sahip olduğunu kabullenemiyorsun. Bu mantıksız 
                                      diyorsun, çünkü Tanrı onları o şekilde yarattı. 
                                      Gerçek en sonunda ortaya çıktı! Kendini 
                                      Pavlus’un Romalılar 9:19’da sözünü ettiği 
                                      homurdanan kişilerin yerine koyuyorsun: 
                                      “Öyleyse Tanrı insanı neden hala suçlu buluyor? 
                                      O’nun isteğine kim karşı durabilir?” Yani 
                                      insan mantığı, insanın neyi doğru neyi yanlış 
                                      bulduğuna göre Tanrı’nın hareket etmesini 
                                      gerektirir. Herşeyin yaradanı yüce Tanrı, 
                                      yaradılışına boyun eğmeli, öyle mi! Kurallar 
                                      öyle olmalı ki Tanrı, yanlızca bizim 
                                      suçlu bulduğumuz kişileri mahkum edebilmeli! 
                                      Tanrı hakketme- yenleri kurtardığı zaman 
                                      kimse sesini çıkarmaz. Ama Tanrı onları 
                                      mahkum ettiğinde büyük bir protesto başlar. 
                                      İnsan yüreğinin kötülüğü işte burada karşımıza 
                                      çıkmaktadır. İnsanlar böyle düşündüklerinde, 
                                      Tanrı’yı Tanrı olarak övmekte başarısız 
                                      olmaktadırlar. Tanrı’yı, kadir hakkından 
                                      mahrum ederler. Adil bir Tanrı’nın tanrısız 
                                      insanları nasıl kurtardığını, cennete gidene 
                                      kadar asla anlayamayacağız. Öyleyse, adil 
                                      bir Tanrı’nın tanrısızları nasıl mahkum 
                                      ettiğini nasıl anlarız? Ancak iman, İnsanoğlu 
                                      gözükünceye dek bunun böyle olduğuna inanmaya 
                                      devam edecektir.  
                                       
                                      Tez 14:  Pavlus, insanın kurtuluşu 
                                      konusunda yanlızca Tanrı’ya pay çıkarır.  
                                       
                                      “Açıklamalarında” ısrar etmediğin sürece, 
                                      Kutsal Yazılarda hiçbir çelişki bulunmaz. 
                                      Bunu yaptığın zaman karışıklık çıkar. Örneğin, 
                                      “Eğer bir kimse…arınırsa…” (II. Timoteyus 
                                      2:20-21) ile “…etkin kılan…Tanrı’dır” (I. 
                                      Korintliler 12:6) arasında bir çelişki yoktur. 
                                      Birincisi sadece, insanın yapması gerekeni 
                                      ortaya koyar. Bu ise, kişinin lütuftan ayrı 
                                      olarak "özgür iradeyle” bunu yerine 
                                      getirebileceği anlamına gelmez. Bir buyruk 
                                      verildiğinde, o buyruğu yerine getirme yetisinin 
                                      varlığının olduğu anlamına geldiğinden emin 
                                      olduğunu biliyorum. Ama bu bir saçmalıktır. 
                                      İkinci ayet ise, açıkça herşeyin Tanrı’nın 
                                      bir işleyişi olduğunu belirtir. Bir çelişki 
                                      yoktur. Pavlus, insanın kurtuluşunun yanlızca 
                                      Tanrı’nın gücüyle olduğu öğretisinde tamamen 
                                      istikrarlıdır. Sonraki 
                                      Sayfa (Dördüncü Bölüm - Erasmus'un "Özgür 
                                      İradeyi Reddeden Ayetleri Nasıl Kullandığına 
                                      İlişkin)  |